Hayırlı akşamlar,
Sizlere, ziyaret ettiğim güzel yurdumuzun sahip olduğu tarihi ve turistik eserlerden bir kaçını tanıtmak istiyorum.
Yolunuz düşerse eğer,
etkileyici mimari yapısı ve havası ile İshak Paşa Sarayını,
şehrin manevi büyüğü Ahmedi Hani Türbesini ziyaret etmenizi,
Nuh'un gemisini ve Meteor Çukurunu görmenizi tavsiye ederim.
Heybeti ile dimdik duran büyük Ağrı dağı ise büyüleyiciydi.
Not: Tarihi ve Turistik eserlere ait bilgiler Kültür ve Turizm Bakanlığının internet sitesinden alınmıştır. (http://www.tanitma.gov.tr/TR,22603/gezilecek-yerler.html)
İshak Paşa Sarayı-Ağrı
1789' da vezir olan Hasan Paşanın oğlu İshak Paşanın Doğu Bayazıt'da bir tepe üzerinde, yaptırdığı saray, 360'ı bulan oda ve salonları ile Osmanlı saray teşkilatına uymaktadır. 760 m2'lik bir alanı kaplayan sarayın yapımının 99 yıl sürdüğü söylenmektedir. ''U'' şeklinde, iç içe iki avlu çevresinde toplanmış binalarının mimarisinde (cami-harem daireleri-aşevi-hamam, selamlık-merasim ve eğlence salonu-türbe vs.) mükemmel taş işçiliği, oymacılığında ve duvar süslemelerinde ise Fars, Selçukluve Osmanlı medeniyetlerinin ortak etkisi görülür.
İshak Paşa Cami, sarayın ikinci avlusunda, harem ile selamlık daireleri arasında yer alır. Beden duvarları sarayın iki katı yüksekliğindedir. Cami, kubbesi ve minaresi ile bütün saraya hakimdir. Sivri kemerli, mukarnaslı büyük portalleri Osmanlılardançok Selçuklu mimarisini hatırlatır. Taş üzerine iri plastik natüralist bitki süslemeleri Türk sanatına yabancı, Kafkaslardan gelen etkileri gösterir.
Tamamen Türk üslubu ile yapılmış kare planlı minaresi başlı başına bir abide görünümündedir. Caminin kıble tarafında dış duvarlarının hemen kenarına inşa edilmiş olan sekizgen türbe, Selçuklu türbe mimarisi geleneğine uygun olarak iki katlıdır.
Dıştan tamamen (kubbe dahil) kesme taştan yapılmış cami ve türbelerin pencere kenarları ve bazı yüzeyleri ağaç ve çiçek tasvir eden Rokoko tarzı işlemelerle süslenmiştir.
Ahmedi Hani Türbe ve Cami
1651 Yılında doğan ve ölüm tarihi kesin olarak bilinmeyen Ahmed-i Hani'ye ait bir türbedir. Türbenin yanında sonraları bir de camii yapılmıştır. Ahmed-i Hani ünlü ''Mem u Zin'' adlı eserin yazarıdır. Ahmed-i Hani bu eserde, Emir Zeynettin'in güzellikleriyle dillere destan olan Zin ve Sili adlı iki kız kardeşinin Memo ve Tacettin ismindeki iki gençle olan aşklarını şiir şeklinde anlatır. Aynı adla sinemaya da uyarlanmıştır.
Nuh'un Gemisi
Doğubayazıt' a bağlı Telçeker ve Üzengili köyleri arasındaki bir bölgede yer alan doğal bir anıttır. Türkiye-İran transit yoluna 4 Km. uzaktadır. Bu anıt, gemi biçimli bir siluet şeklindedir. Bu benzerliğinden dolayı Nuh tufanı sonucunda karaya oturan geminin burada kaldığı ve siluetin bu gemiye ait olduğu söylenmektedir. Bu söylentiden hareketle çok sayıda bilim adamı bölgeye gelerek araştırmalarda bulunmuştur.
Her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilen bu doğal anıt bugün doğal sit alanı ve açık hava müzesi olarak koruma altına alınmıştır.
Meteor Çukuru
Doğubayazıt' ın 35 Km. doğusunda İran sınırına 2 Km. uzaklıkta kolayca ulaşılabilen bir yerdedir. 1892 yılında düşen gök taşının meydana getirdiği bir çukurdur. Dünyada büyüklük ve derinlik itibariyle Alaska'dakinden sonra ikinci büyük meteor çukurudur. Genişliği 35 m. Derinliği 60 m.dir.
Ağrı Dağı
Doğubayazıt ovasının kuzeydoğusunda yükselen ve 5165 metreyle sadece Türkiye'nin değil, aynı zamanda Avrupa'nın en yüksek zirvesi olan Ağrı dağı, ülkemizin dağ turizmi bakımından en yüksek potansiyeline sahip volkanik dağlarından biridir.
Ağrı dağı, dağcılık sporuyla ilgilenenlerin aradığı bütün özelliklere sahiptir. Amatör dağcıların rahatlıkla çıkabileceği kolay güzergahları olduğu gibi, profesyonel dağcıların aradığı tırmanılması zor tarafları da bulunmaktadır. Tırmanış mesafesinin yüksek olması ve çıkışın başladığı yere kadar motorlu araçlarla gidilebilmesi de önemli bir avantajdır.
Yüzyıllardır gezginlerin, bilginlerin ve kavimlerin dikkatini çeken Ağrı dağı ülkemizde ve dünyada türkülere, efsanelere, araştırma ve mitolojiye en çok konu olan dağdır. Nitekim Nuh tufanı öncesinde, Hz. Nuh ve beraberindekilerin bindiği geminin, sular çekilince bu dağda karaya oturduğu asırlardır söylenegelmiştir.
Ağrı dağının bir diğer özelliği ise kaidesinin oturduğu ovadan bakıldığında, yekpare bir kitle halinde birden yükselivermesidir. Himalaya ve Ant gibi yüksek dağlarda bu yükselme aşama aşama olduğu için Ağrı dağının bu görkeminden yoksundurlar.
İşte bu gizemli ve heybetli dağa ulaşmak için Doğubayazıt sadece en önemli eşik değil, aynı zamanda en büyük olanaktır. Çünkü asırlardır bir çok gezginin uğrak yeri olan belde, dağ turizmi açısından uzun yılların donanımı ve deneyimine sahiptir.